Bu yazı da yine https://t.me/TurkiyeMotorcularGrubu 'ndan Motosiklet Guru'su Remzi Öztürk abimizden:
Nostalji Serisi-1
Motosiklet sürmek, biraz da, hatta birazdan da fazla, "zihinsel" bir iştir. Bulmaca çözmek gibi.
Motorda iken her hareketini planlarsın, başkalarının hareketini hesaplarsın, olacakları önceden öngörmeye çalışırsın, kısaca motorda iken hayatın her anını, o anın bilincinde olarak yaşarsın.
O yüzden de motosiklet yolda geçen zamanı, arabaya göre en az %50 oranında kısaltsa bile, arabada olsan nasıl geçtiğini anlamadığın o yol, motorda iken bitmek bilmez.
Buradan yola çıkararak "motosiklet ömrü uzatır" desek, yanlış olmaz herhalde.
Bakıyorsun, motorları üzerinde fotoğraf çekilen insanlar. Öyle güzel motorlar ki, insanın o motor için bir ömür verilir diyesi gelir.
Ömre bir güzellik katan, katsın diye alınan bir motorla hayatın sonlanması ise ne acıdır, ne kadar yazıktır. Akıl işi değildir.
Hani motor sürmek zihinsel bir eylem ya, öyle zor problemi çözmek gibi değil. Kolay, sade, karmaşıklıktan uzak; "Ajda Pekkan'ın bıyığı olsa, Abuzer Pekkan olur mu?" kıvamında, basit anlaşılır çerez tadında.
Şimdi ben bu virajda bu hızla iyi girdim iyi yattım, iyi dönüyorum da, ya bu virajın görünmeyen noktasında park etmiş bir araç olsa, durabilir miyim?
Bu düz yolda güzel gazlıyorum da, şu minibüs yoluma kafa çıkarsa bu kamyonet üstüme gelse kaçabilir miyim, emniyetli durabilir miyim.
Duramazsam pekmezi akıtır, postu bırakır mıyım? Duramayacaksam bu hızda işim ne?
Bir kaza yapsam hastanede bana kim bakar?
Tekerlekli sandalyelerin fiyatı kaçtan gidiyor acaba?
Bunun gibi şeyler işte.
Yollarda tekerlek kıran çukurlar var, kafa koparan bariyerler var, katil minibüsler, kamyonlar var, mıcır var.
İyi de motorcuda da göz var nizam var. Bunlara karşı yapılabilecek şeyleri var. TATKU su var SİPDE si var.
Eğitim diyorsun, lazım tabi diyor. Buyur katıl diyorsun, bana lazım değil diyor. Küçükken kazana düşmüş ya. Serseri mayın gibi aramızda dolaşıyor. Şansına bir şey olmuyor, aradan yıllar geçiyor. O yılların hatırına iyi binici sayılıyor, bir gün olmadık bir hata yapıp patlıyor, "vay o öyle ise biz kim bilir ne oluruz" diye ötekilerin de moralini bozup, dizlerinin bağını çözüyor.
Korku ile motora binilmez. Her şeyi anlamsızca eleştiren, serzenişli motorculuğun da tadı çıkmaz.
Motor sizi bu gibi kasvete sevk edecek olgulardan kurtaran, nefes alacak bir açık alana çıkarma aracı olarak görev yapmalı.
"Esaretin Bedeli - The Shawshank Redemption" filminde, bankacı Andy Dufreyn, kendisine: "olm, bırak bu işleri, dışarıda bize göre hayat yok, bir gün çıkma ümidi taşıyıp durma, biz buraya aitiz." diyen Morgan Freaman'a şöyle der: "Get Busy Living, or Get Busy Dying"
Basitçe şöyle: Göz alabildiğince uzanıp giden manzarası ile, seyrine doyum olmaz güzellikleri ile, bir o yana bir bu yana yaylandığın virajlı yollardan uzaklara gidip görüp keyfini çıkarıp dönmek mi?
Yoksa, çarpık kentleşmenin mısır patlağı gibi etrafa dağıttığı çirkin yapılaşmanın içinden geçen, E5 te bir tüfek atımı kadar mesafede gaza abanıp adrenalin deşarjı ile patlayıp, orada hayat bırakmak mı?
Yoksa motoru tümden bırakmak mı?
Ben, "dışarıya çıkabilmiş" Andy Dufreyn'lere selam vererek motora binmeye devam edeceğim.
(2009 yılında bir motosiklet forumunda "Bu ülkede motora binilmez" başlıklı mesaj dizisine "Motosiklet sürmek öyle güzel ki" başlığı ile cevaben yazdığım yazı.) Nostalji serisi
Çok uzunmuş, ya o zamanlar işimiz yoktu, ya da biz gerçekten "hastasıydık".
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder